Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

17 Ocak 2017 Salı

KEDİLER, KÖPEKLER VE İNSANLAR


Sokak hayvanlarını özellikle de sokak kedi ve köpeklerini çok severim. Hayranlık boyutunda çok severim. Zaman zaman acıma, üzülme ,şefkat duyguları karışsa da onlara karşı ağırlıklı hissiyatım hayranlıktır. Tüm olumsuzluklara rağmen yaşam mücadelelerine, ufacık şeylerden keyif alabilmelerine, kendilerine kolaylıkla konfor alanları yaratabilmelerine,  sadakatlerine, vicdanlarına, dünyayı umursamadan uyuyabilmelerine büyük saygı duyarım. 
Sokak köpeklerinin o hep bir aceleleri, yetişmeleri gereken bir şey varmış gibi hızlı hızlı yol almalarına bayılırım.Geç kaldıkları bir randevuya koşturur gibi karşılarına çıkan insanları görmezden gelip sadece gittikleri yöne odaklanan halleri. Bazen karşılaşıp başını okşamak istediğinizde bir an durup buna izin verip sonra “ kusura bakma geç kaldım” dercesine aynı hızlı adımlarla yollarına devam etmeleri. Onlarla konuşurum ben, sabahları selamlaşırım, hal hatırlarını sorarım, sanki onlar da bana cevap verir. Bakışlarla anlaşırız biz. Canlarını sıkan bir şey varsa anlayabilirim. Veya ilk defa gördüğüm bir sokak köpeğinin tavrından ,bakışından onun yaşadıkları ile ilgili fikir sahibi olabilirim. Kötü ,acılı bir geçmişi varsa o hüzün gözlerine yerleşir çünkü onların, sitemkar bakar bana. “Neden?” diye sorar. “Ne yaptım ben sana da beni tekmeledin, sokağa attın, kovaladın, işkence yaptın, tecavüz ettin? Sadakat ve koşulsuz sevgiden başka ne verdim ben sana da bana bunları layık gördün?” diye sorar o hüzünlü gözler. Boğazım düğümlenir, cevap veremem. Utanırım sadece, İnsan olmaktan, bu kadar kötü olmaktan utanırım. Affet bizi diye boynuna sarılmak isterim. Yağmurda , karda, soğukta sırılsıklam olmuş , kaçacak sığınacak bir yer bulamayan bir sokak köpeği görürsem ben ondan daha çok üşürüm. Bana kuyruk salladıklarında mutlu olurum , güvenleri için teşekkür etmek isterim onlara. 
Sokak kedileri daha farklıdır. Onların da o özgüvenleri, kimseye minnet etmeyen halleri aşık eder beni kendilerine. Sürekli bir dünyayı izleme halleri vardır onların. Bulundukları çevreye en hakim yerden çevrelerinde olan biteni izlerler büyük bir dikkatle. Bazen onların bunları kaydettiğini bile düşünürüm, ileride dünyayı ele geçirirlerse kullanmak üzere. Sanki bir yerde bu dünya ile ilgili çok çok büyük bir arşivleri varmış gibi gelir ve sanki birgün bizim bu dünyaya yaptıklarımızın hesabını bu delillerle soracaklarını hayal ederim hatta hayal etmekten öteye için için dilerim. Şartları ne kadar kötü olursa olsun o vakur ve dik duruşlarından asla vazgeçmezler. Karnını doyurursun, yemeğini yer ve gider. Bunun için dönüp de teşekkür etmesine gerek yoktur çünkü. Sen onların doğal yaşamlarını ellerinden alıp, her tarafı binalarla doldurup ondan sonra verdiğin iki lokma için minnet beklersin ve alamayınca da nankör diye yaftalarsın ki bu da onların umuru değildir. Bitmek bilmeyen merakları, keşfetme içgüdüleri  hayranlık uyandırıcıdır. 
Ve ne güzel uyurlar hepsi. Sabah çok da erken olmayan bir saatte sokaklarda yürüdüğümde tüm sokak kedileri ve köpeklerinin kendilerince en uygun yere çekilip uyuduğunu görürüm hep. Çünkü doğrusu budur. Bunca koşturma, çaba, stresi yaratan biziz. Halbuki yaşam barınma, yiyecek ve uyumadan ibaret değil midir? Bir de cinsellik. Onu da doğru yaparlar onlar. Amaç üremek ve cinsel ihtiyacı bastırmaksa bunu yapar ve yollarına devam ederler. İşleri daha karmaşıklaştırıp farklı kalıplara sokma gereği duymadan. Anne olanların annelik sorumluluğunun süresi bellidir. Ondan sonra herkes kendi hayatından sorumludur. Anne onları emzirip temel eğitimlerini de verdikten sonra artık herkes kendi yolunu bulmak zorundadır. Bizdeki gibi bitmek bilmeyen bir sorumluluk değildir. 

Onlara baktığım zaman insan ırkının asında ne kadar zayıf, aciz, yaşamdan zevk almayan, en basit ihtiyaçları karşılamayı bile kendi kendine güçleştiren bir ırk olduğunu daha çok anlıyorum. Ne kadar yazık bize.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder