Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

17 Ocak 2017 Salı

KARALAMALAR-3

13.08.2010
CİN SHANGZOU HAVAALANI

Var olduğunu sandığın bir şeyin aslında var olmadığını farketmek mi yoksa var olmadığını düşündüğün başka bir şeyin aslında var olduğunu anlamak mı daha yıkıcıdır?
Yaşandığı koşullara göre her iki durumun da yarattığı etki farklıdır ama olmadığını düşündüğün bir şeyle baş etmek daha kolaydır.Koy götüne dersin çıkarırsın aklından bir süre sonra. Oysa hiç aklında yok iken ansızın var olduğunu farkettiğin şey artık hayatına, tüm hücrelerine varana dek girmiştir. Kaçamazsın, yok sayamazsın. Tek seçeneğin ;tüm bileşenleri ile birlikte hayatından söküp atmaktır ki bunu da çok kolay yapamazsın ve bir hayli de zaman alır. 
Sıradan bir insanın hayatında belki bir defa yaşayabileceği hatta bir çoğunun yaşamamış olabileceği bir yıkımı, kısa süre içinde defalarca yaşamak bir ceza mı? yoksa sınav mı? 
Veya tüm bunlar reel bir sürü sorunla boğuştuğumuz şu hayatta sürreal şeylerin aslında ne kadar boş ve değersiz olduğunu anlamamız için bir işaret mi? 
Yanan bir ormanın yerine yeniden ağaçların yetişebilmesi için toprağın, o alevlerin yarattığı tahribatı onarması gerekiyor. Bu da yıllar alıyor. Toprak yanan canını onarıyor ve ondan sonra yeni köklerin vücudunda hayat bulmasına izin veriyor. 
Biz de canımız yandığında o yanan yerimizin kendisini onarmasını bekliyoruz ki yeni deneyimlere hazır olalım. 
iki kişilik bir şey yok. Bireyler var,onların egoları,bencillikleri, öncelikleri, tercihleri var. Sen tüm bunlar arasında kendine ayrıcalıklı bir yer edinmeye çalıştığın noktada  hayal kırıklığına uğramaya mahkumsun. Paylaşmak sandığın olgunun aslında kullanılmak, şişirilen egolara pompa olduğunu anlayabildiğin anda ortada iki kişilik bir şey olmadığını da fark ediyorsun.
Ve o zaman sen de oyunu tek kişilik oynamaya başlıyorsun. Paylaşmadan, değer vermeden, beklemeden, sorgulamadan,üzerinde fazla düşünmeden, derin anlamlar yüklemeden, inclemeden ve bağlanmadan. Bunu yapamıyorsan canının yanmasından da şikayet etmeyeceksin. Bu benim seçimim diyerek hayal kırıklıklarına da, üzülmeye de , değersiz hissetmeye de hazırlıklı olacaksın. Başkalarını değiştiremeyeceğine göre ya kendin değişeceksin ya da bunları yaşayacaksın. Hayatı başkaları için değil, başkaları ile birlikte değil sadece kendin için yaşamayı öğrenmek kendini korumanın tek yolu. Bunu öğrenirken zaman zaman birilerini yıkıp geçebilirsin ama bu da senin yıkılıp geçilmekten kendini korumayı öğrenmenin bedeli. sen yapmazsan birileri sana yapıyor ve arkalarına bile bakmıyorlar. 
İnsan beyni garip çalışıyor. Kızgın ve kırgın olmakla vicdan arasında çok ince bir çizgi var. Hatanın telafisi için gösterilen çaba insanı hatanın kendisinden daha çok etkiliyor. Hatanın telafisi için hiçbir çaba göstermemek ise hata ve kayıtsızlık toplamından daha çok kızgınlık yaratıyor.

İnsanların yumuşak karnı hata yapma eğilimleri değil vicdan duyguları. Vicdan duygusu bazen insana ikili ilişkilerde kendi adına daha çok hata yaptırıyor veya hatalı kararlar aldırıyor daha da önemlisi alabileceğin kararlara engel oluyor. Yine de sonuçları istediğimiz gibi gözükmese bile vicdana teslim olmak en güzel yaşam yolu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder