Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

17 Ocak 2017 Salı

KARALAMALAR-4

Düşünüyorum da insanlardan sıkılıyorum ben ve daha ötesi sevmiyorum onları galiba. Hepsine karşı derin bir tahammülsüzlüğüm var. Sürekli bir yalnız kalma , tek başına olma isteği ile doluyum. 
Bunun ,son dönemlerde doğru insanlarla karşılaşmamış olması ile ilgisi  var mıdır? Bilmiyorum. Ama ben daha çok bunun benim ruh halimle ilgili olduğunu düşünüyorum.Ya da belki ruhsal bir bozukluk da olabilir. 
Yeni insanlarla tanışmak gibi bir çabam ve isteğim yok. eskilerle vakit geçirme isteğim de.. 
Kimseyle uzun uzun konuşmak istediğim konular yok. Hatta biri ile oturunca konu bulmakta da zorlanıyorum.Hemen uzaklaşmak istiyorum, kendi başıma kalmak. 
Defter ve kalemlerle dostluk daha anlamlı gelmeye başladı Aslında bu kadar asosyal değildim ben hatta fazla sosyaldim. Belki de o aşırı sosyallik yüzünden bu aralar bu hale geldim. Geçmişte sosyalleşme konusunda fazla seçici olmayınca bugün hepsi itici hale gelmeye başladı. 
Yaşadığımız toplum o kadar kötü bir yer oldu ki bunca kötülük içinde buna sebep olan bir ırkla yakın olmak, sevmek çok zor geliyor. Elbette kendimi de aynı ırkın içinde aynı yozlaşma ve kötülüğün bir parçası sayarak. 
Onbeş yaşında bir kız çocuğuna sekiz kişi tecavüz edebiliyoruz mesela biz ve dokuzuncu hatta yetmiş milyonuncu tecavüzcü olarak da mahkemelerimizde rızası var diyebiliyoruz vicdanlarımızı hiçe sayarak. O kız çocuğunun “otuz sekiz kiloyum ben, nasıl direneyim koca koca adamlara “ diye bağıran çığlığını duymazdan gelebiliyoruz. Ağızlarından salyalar akan o namussuzları iğrenç gülüşleri ile dışarı salıveriyoruz. Kapısında kocaman “Adalet” yazan görkemli binalarımızdan. 
İki yaşındaki Yusuf’un , ailesinin zorukla aldığı işitme cihazını kulağından çalabiliyoruz sokakta biz. İki yaşında bir çocuğun güçlükle sahip olduğu bir dünyayı elinden alıp onu tekrar sonsuz bir sessizliğe itmekten rahatsız olmadan.
Kundaktaki bebeklerimizin açlıktan , soğuktan donarak ölebildiği bir toplum bu. 
Ondört yaşında öldürülen çocukların terorist ilan edilip acılı ailelerinin meydanlarda yuhlanabildiği bir toplum. 
Çocuğa, kediye, köpeğe,ördeğe hatta su bidonuna tecavüz etmenin normalleştirildiği bir toplum, 
Küçücük kız çocuklarına oyun oynamak yerine gelin olmanın reva görüldüğü, kadınların ruh hastası kocaları,sevgilileri tarafından öldürülmesinin sıradanlaştığı,çirkin binaların ormanlara tercih edildiği bir toplum. Karşındaki her insanda bu toplumdan bir parça gördüğünü düşünüyorsun, elbet onlar da sende görüyordur aynısını. Bazen cümle  arasında  yakaladığını sanıyorsun bu hastalıklı toplumun izlerini paranoyakça. Haksızlık etme pahasına. 
“Sosyal yaşam daha az anlayışlı, empatiden uzak, tahammülsüz bir hal almışken bunu neden zorlayayım ki?” diye soruyorum kendime. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder