Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

18 Ocak 2016 Pazartesi

VİCDAN

VİCDAN


Hayatında , Sefiller’i veya herhangi bir romanını okumamış olsa bile hemen herkes Victor Hugo’nun , “ Vicdan insanın içindeki Tanrı’dır “ sözünü duymuş veya bir yerlerde birden çok kez karşılaşmıştır.

Vicdan, en basit tanımı ile beyin ile kalbin birlikte doğru yolu bulmasıdır. İyiyi, doğruyu bulmamızda bize yol gösterecek en önemli kılavuzdur. İnsanı bir kez daha düşünmeye sevk eden,  Kendisi ile hesaplaştırabilen en büyük erdemdir.

Hugo , bu sözü bugünleri öngörerek mi söyledi bilinmez ama bilinen bir gerçek varsa hem dünyanın hem de güzel ülkemizin son dönemlerde en çok eksikliğini hissettiği duygu da vicdanlı olmak duygusu.

Vicdanlı olmak sadece insanlara karşı değil, doğaya, ağaçlara, çiçeklere, hayvanlara , kısaca, yaşadığımız yeryüzünü paylaştığımız her  bir parçaya karşı duyarlı olabilmeyi gerektirir.

İnsan ırkını dünya üzerinde yaşayan canlılardan sadece bir tanesi olarak ele alırsak da vicdanlı olma konusunda tek kusurlu tür olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu yüzdendir ki onbeş milyar yıldır var olan bu gezegene geleli sadece doksan bin yıl olmasına rağmen bu kadar hasar verebilmiş bir türdür insanoğlu.

Onbeş milyar yılda oluşan ormanları, denizleri, bitki örtüsünü, onların ev sahipliği yaptığı canlı hayatını hatta havayı bu kadar kısacık sürede geri dönülemez ölçüde yok edebilmiştir.

Bu kadar duyarsız olduğu için dünya genelinde her yıl onüç milyon hektar orman arazisi yok olmaktadır. O yüzdendir ki milyarlarca yılda oluşan kıta buzulu son kırk yılda %40 incelmiş, Haiti ormanlarının sadece %2 si kalmıştır.

O yüzdendir ki bugün her dört memeli türünden biri, her sekiz kuş türünden biri, her üç anfibi türünden biri yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

İnsan ırkı dışında beslenme ihtiyacından çok daha fazla canlı öldüren bir ırk daha yoktur. Endüstriyel hayvancılık adı altında milyonlarca büyükbaş, koyun, keçi, Müslüman olmayan ülkelerde domuz, hayatlarının tamamını sadece vücutları kadar bir alanda , gün ışığı görmeden, temel fiziksel ihtiyaçlarının hiçbirisini gideremeden , tamamen etik dışı yöntemlerle kesilmeyi bekleyerek geçirmektedir.  Kanatlı türünün katlanmakta olduğu işkence bundan az değildir. İhtiyacın çok ötesinde bir kapasite ile endüstriyel hayvancılık yapılırken dünyanın çok ciddi miktarda bir nüfusu ise açlık sorunu yaşamaktadır.

Doğa , tüm canlılara eşit imkanlar sunarken bu adaletsiz tavır ancak vicdan eksikliği ile açıklanabilir.

İnsandan başka hiç bir tür, başka bir canlıyı ihtiyacı dışında öldürmezken sadece insan ırkı bunu yapıp bir de buna spor diyebilmektedir.  Oysa biz dünyayı tüm bu canlılarla eşit haklarda paylaşıyoruz. Hiçbir canlı türü diğerine göre ayrıcalıklı değil.  Hayvan olarak genellediğimiz, bizim dışımızdaki hiçbir canlı türünde bu davranışları göremeyiz. Doğanın düzeni gereği acıktığı zaman avlanır, veya av olur ama sadece ihtiyacı kadar. Fazlası değil.

Vicdanımızdan o kadar çok uzaklaşmışız ki birazcık toplum düzenine geçtiğimiz zamandan beri savaşmak için neden bulmuşuz. Milyonlarca ırkdaşımızı bu savaşlarda öldürebilmişiz.

Dünya tarihinde bugüne kadar vicdanın egemen olmadığı kararlar, davranışlar , vicdan odaklılara oranla kıyaslanamaz ölçüde fazla olmuştur.

Günümüze ülkemize gelirsek;

                                                              
Biz de her geçen gün toplumun geneline sirayet eden vicdan eksikliğini daha çok hissetmiyor muyuz?

Gün geçmiyor ki ormanlık br arazinin, bir doğa harikasının imara açıldığını öğrenmeyelim,  

Doğa harikası sahillerimizin birbirinden zevksiz binalarla işgal edilmesini iç çekerek izlemeyelim,

Gün geçmiyor ki kadınlarımızın öldürülme, işkence görme haberlerine rastlamayalım,

Gün geçmiyor ki çocuklarımız, türümüzün en masum varlıkları olan çocuklarımızın şiddet görmesine, taciz edilmesine hatta öldürülmesine tanık olmayalım,

Yaşadığı toprakları, yine insanların bencilce kavgaları yüzünden terk etmiş olan ailelerin umut arayışlarını kullanan , iki kuruş için onları sahte botlarla, sahte can yelekleri ile ölüme gönderebilen insanlarla aynı coğrafyada yaşamak acısını çekelim ve üzerinde onu su üstünde tutması gerekirken sahte olduğu için denizin dibine çeken yeleklerle kıyıya vurmuş iki yaşında çocuk bedenleri ile yüzleşmeyelim,

Kundaktaki çocuklarımızın, penceresinde cam olmayan evlerde donarak ölmesini kalbimiz acıyarak öğrenmeyelim,

Gün geçmiyor ki beline kadar kar içinde , ayağına naylon saran çocuklarımızın yüzlerce metre yürüyerek sobası yanmayan okullarına gidişini görmezden gelmeyelim,

Nesli tükenmekte olan caretta carettaların vahşice öldürülmesini çaresizce izlemeyelim ,

Tüm yaşam alanlarını işgal ettiğimiz ve sonra da adına sokak hayvanı dediğimiz canları şu kocaman dünyaya sığdıramayalım ,

Gün geçmiyor ki gözümüzün içine bakan iki minik kedi, bir ürkek köpeğe biraz yemek ve biraz suyu verebilmek için apartmanımızda, sitemizde, sokağımızda her gün birileri ile tartışmak zorunda kalmayalım,

Bizlerle eşit haklara sahip oldukları bu yeryüzünü onlara çok görüp , hayatlarının tamamını, koşturmayı bırak , ayakta bile doğru düzgün duramayacakları kadar küçük kafeslerde geçirecekleri hapishaneler üretip utanmadan adına barınak demeyelim,

İşkenceye, tecavüze uğrayan hayvanların acısını yüreklerimizde hissetmeyelim .





Artık bir durma zamanı geldi. Hatta geleli çok oldu geç bile kaldık .

En başta kendimizden başlayıp sonra etrafımızı ikna ederek kalbimizin sesini daha çok dinleme vaktidir.

 Önce kendimize sonra etrafımıza bu dünyanın sadece bize ait olmadığını daha keskin dille anlatma vaktidir.

Çocuklarımızı da bu bilinçle yetiştirip gelecek nesillerin çevrelerine karşı bizim kadar suçlu olmamasını sağlama vaktidir.

Hemen bugünden başlayarak birbirimize, tüm canlılara, çiçeklere, ağaçlara, denize , toprağa daha özenli davranma vaktidir.

Dünya kirlenecekse de , temizlenecekse de bu bizim sokağımızdan başlayacak. Biz nasıl çizersek öyle şekillenecek.

İşe kapınızın önüne biraz mama biraz da su koyarak başlamaya ne dersiniz? Bakın acıkmış bir kedi, bir köpek, bir martı onların başına geldiğinde kendinizi çok mutlu hissedeceksiniz.