Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

17 Ocak 2017 Salı

KARALAMALAR-1

Derme çatma bastonuna yaslanarak güçlükle yürüyordu. Üstelik hava , insanda nefes almaya bile mecal bırakmayacak kadar sıcaktı. Nefes nefese kalmıştı, en yakın masada ben oturuyordum ve gözüne de benim masamı kestirmişti. Masanın kenarından da destek alarak kendini ağaçlar altındaki sandalyeye bıraktı bin bir güçlükle. 
Kahvenin bahçesinin üstü tamamen ağaç yaprakları ile kaplı olmasına rağmen bu sıcakta onlar bile çaresiz kalmışlardı.Bahçeye dağılmış oturan az sayıdaki müşteri, ellerine geçen gazete, menü, dergi ne varsa sallayıp bir nebze olsun esinti yaratıp serinlemeye çalışıyordu.
Sıcakta koşturmadan bıkmış,isteksiz ve suratsız garsonlar için her sipariş adeta bir küfür etkisi   yaratıyordu. Mümkün olduğu kadar müşteriler ile göz göze gelmemeye çalışıyor, bir köşede kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Muhtemelen sohbet konuları da yapacakları bahis kuponları idi. 
Oturdu, başıyla hafif bir selam verdi tek kelime etmeden.Nefes alışverişi iyice sıklaşmıştı. Sigarayı bırakmıştı ama elli yıl boyunca günde üç paket içilen sigaranın izleri öyle kolay kolay silinmiyordu.
İkimiz de konuşmadık. O nefesini toparlayamadığı , ben ise geceden yüklendiğim alkol ve esrarın etkisindeki zihnimi toparlayamadığım için. Sadece denize baktık uzun uzun ve çaylarımızı yudumladık aynı masada iki yabancı. O bir ara içeride okey oynayanlara baktı ve belli ki ilgisini çekmedi. Kafasını kaldırıp garsonlara bakındı, onların bakışlarını yakalamaya çalıştı. Bunu başaramayınca masaya dayadığı kolunu kaldırıp görünmeye çalıştı. Nihayet terden gömleği vücuduna yapışmış, ter kokusu iki metreden alınabilen bir garson masaya geldi. Boşnak böreği ve çay siparişi verdi, garson bana bakınca ben de son yudumumu hızlıca dikip boş bardağı işaret ettim. 
 Suratsız garson,  plastik bir tabak içinde dört beş dilim yağlı börek ve iki çayı masaya bıraktı ve masadaki adisyona birkaç çarpı çizip gitti. Yaşlı adam koca bir parça böreği ağzına atıp daha çiğnemeden üzerine koca bir yudum da çay içti. Ağzına tam oturmadığı belli takma dişleri ile çiğnemekte zorlanıyordu. 
Böreği ile çayını aynı anda bitirip arkasına yaslandı. Yine denize bakıyorduk ikimiz de. Açıkta terkedilmiş gibi bekleyen tankerlere, Kıyıda kayalıklarda oturmuş insanlara. 
Üzerine dökülmüş börek kırıntılarını temizlerken derin bir iç çekti. “ Yetmişbir yaşındayım ve daha hiç bu semtten dışarı çıkmadım “ dedi. Cevap vermedim, o da başka bir şey söylemedi. Denize bakmaya devam ettik.. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder