Hoşgeldiniz... Damsız girilebilir, ilk ve sonraki içkiler de bedava

19 Ağustos 2014 Salı

Benim Semt'im

Benim Semt'im

İnsan doğup büyüdüğü yerleri hiç mi terketmemeli ? Yoksa belli bir süre uzak kalıp sonra geri mi dönmeli ? 

Hiç terk etmeyenlerde bir sıkılmışlık , monotonluk duygusunun yerleşmesine karşılık gidenlerde de neleri kaçırdığı endişesi olmuştur geri döndüğünde. 

Ben Pendik'de doğup büyüdüm. Üniversiteyi bitirene kadar da orada yaşadım. Sonra şartlar bir anda Pendik dışına attı beni. Aile hala orada olmasına rağmen onları ziyaret ettiğim zamanlar , bıraktığım Pendik'i tekrar görmek için yeterli olmadı. Arada çocukluk arkadaşları ile buluşulup içilen rakılar, lise toplantılarını , mahalle buluşmalarını saymazsak da yirmibeş yıllık bir ara verdim semtime. 

Geçen haftayı orada geçirdim, Bir yılda bile her şeyin değiştiği bir dünyada yirmibeş yıl sonra semtime döndüm. 


Doğal olarak öncelikle sana çocukluğunu, ergenlik dönemini hatırlatacak detayları arıyor gözler. Önce evinin kokusunu alıyorsun , tıpkı bıraktığın gibi. Eşyaların çoğu aynı yerinde duruyor. Daha önceki gidiş gelişlerinde bunu fark etmemiş olmana şaşırıyorsun. Sonra sokaklarda yürüyorsun , her bir metresinde binlerce anı biriktirdiğin sokaklarda. Yirmibeş yıl boyunca değişmemiş o kadar çok şey var ki, mutlu hissediyorsun kendini ve güvende. 

Aynı sokaklarda, aynı ganyan bayii önünde aynı kişiler, sadece biraz yaşlanmışlar, göbeklenmişler ve bunca zamandır olduğu gibi bu defa bulacakları altılının tükenmez umudu yüzlerinde. Selam veriyorsun tanıdıklara, sanki hiç gitmemişsin gibi karşılık buluyorsun. Kimse "Nerelerdesin? Neler Yaptın? " falan diye sormuyor. Sorsalar bu kadar iyi olmayacak , anlatmak istemediğin o kadar çok şey var ki... "İyi , nolsun " deyip devam ediyorsun . 

Kentsel dönüşüm denen anı öğütücüsü buraya uğramamış çok şükür. Sağlı sollu bahçe içinde tek katlı , iki katlı evler yerli yerinde duruyor, değişmemiş sahipleri ile. Sadece bazılarında çocuklar devralmış nöbeti , ölen ailelerinden. Çoğu apartman da mutlaka bahçe içinde . Tüm sokaklarda yaygın bir çiçek kokusu . Aynı sucu , bakkal döşemeci . Hayret her yerde bir sürü esnaf kepenk kapatırken bunlar bunca yıldır duruyor . Bir kaç yeni nesil cafe var sağlı sollu . İşte Şık Şık Hüseyin'in berberi bile duruyor. Bütün okul traşlarımı yapan . Giriyorum öpüşüyoruz çay içsene diyor . Yok diyorum gideyim ben . Hayret Şık Şık 'ın saçlar dökülmüş . 

Hala sokak kedileri, köpekleri , kuşları çok mutlu burada . Her evin , apartmanın , esnafın sahiplendiği kendi sokak hayvanları var . Onlar da biliyor bütün gün dolaşsalar bile karınlarını doyurmak için hangilerinin hangi bahçeye gitmeleri gerektiğini. Yine karbüratörcünün önü kedi dolu. Mahallenin en bıçkın delikanlılarından birisi Tekel dükkanı açmış, içerde doğum yapmış bir kedi ve yavrularına bakıyor gözü gibi . Tüm sokak hayvanlarının bir adı var ve herkes biliyor. Ben de öğrendim bir haftada çoğunun adını. Yıllarca babasının ölmesini ve ondan kalacak mirası bekleyen Kazım bir otopark işletiyor. Yirmi yirmibeş araba kapasiteli. Açık otoparkın tek kapalı yeri yirmidört saat dumanaltı. Açık havada bile hafif sallanırsın içeriden sızan dumandan . Onlar da üç arabalık yeri boş bırakmışlar yavru kediler var ezilmesin diye . Anneleri kim ? Diye sordum , mahallenin orospusu dediler . Birazdan geldi kıvırta kıvırta dünya güzeli , upuzun tüylü bir tekir . 

Denizin kokusu artık biraz daha uzaktan geliyor ama geliyor. Hilkat garibesi binalar yapmak için doldura doldura uzaklaştırdılar denizi. Bir de marinamız var artık ve çok da havalı . Ama semtin yerlileri adımını atmıyor, belki de kendilerince protesto ediyorlar ellerinden alınanı . Ayağımızı iskelesinden denize sallandırıp saatlerce oturduğumuz kayıkhanenin olduğu yerden şimdi deniz gözükmüyor. 

Sabahları arazöz yolları , ara sokakları suluyor . O yaz sıcağında serinliyor ortalık ve çiçek kokusu daha keskin duyulmaya başlıyor. 

Orada kalan arkadaşların tam da bıraktığın yerdeler. Hiç zaman geçmemiş gibi. Adeta bugün , 1930 larda kalmış Küba gibi . Yine aynı okey kareleri kuruluyor. Yancılar okey masalarında hala aynı kişilerin yanında. Yine ayağı yaramamakla, uğursuz gelmekle suçlanıyor. İşinde gücünde olan , fabrika sahipleri hala onbeş liralık parti için bir birini yiyor. Gidiyorsun yanlarına , yine yıllar sonra gelmiş arkadaş muamelesi yok , hep oradaymışsın muamalesi var . " ne içiyosun? " diyorlar taşları dizerken . Kendin bile şüpheye düşüyorsun Ulan acaba ben hakikaten gitmedim de bütün bunlar rüya mıydı ? Diye. 

Hala her şeyin en iyisini bildiğini ve yaptığını iddia eden arkadaşın işsiz , hala aynı sahtekarlar , eski futbolcular. Hala aynı tartışmalar . Deliler bile yerli yerinde . O bile görüp isminle seslenip sigara istiyor. 

Büyüdüğümüz kahvemiz Bokluca'nın yerini Çitlenbik almış . Yaz akşamları herkes orada . Yine çay çekirdek var masalarda . Tek fark eskiden sahildeki kuruyemişçinin kuyumcu titizliği ile tartıp sarı kesekağıdına koyduğu çekirdekler şimdi hazır parlak ambalajlarda . Yine ay çekirdeği çok populer ama ben kabak çekirdeği severim . Onu da hatırlıyorlar . Bokluca'da olduğu gibi herkesin masası belli . 

Eski kayıkhane tarafında aynı kızlı erkekli grup var , şamata sağlam. Çünkü orada alkol var . Sotada biralar içiliyor. Cıgara da var . Elden ele dolaşıyor sana da geliyor. Derin bir nefes çekiyorsun ve sen de kabulleniyorsun bu hiç gitmemiş gibi olmayı . 

Burada başladı burada bitmeli diye düşünüyorsun , belki sabah kimse görmeden tenha bir yer bulup o yirmibeş yılı gömersin derinlere , bir daha çıkarmamak üzere ve beş dakika erken gidip okey masasında bir sandalye kaparsın . Elin kötüyse çay , iyiyse meyva suyu söylersin ..... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder